Tom Clancy oyunları ortasında ele alacağımız 2. küme Ghost Recon serisi. Rainbow Six’in casuslarının yerini bu sefer özel askeri üniteler alıyor, biz de tekrar dünyanın dört bir köşesinde bu özel eğitimli timimizle türlü türlü operasyonlar gerçekleştiriyoruz; yeri geliyor bir uyuşturucu kartelini, yeri geliyor isyancı askerleri, yeri geliyor geleceğin dünyasını yaratmak için yola çıkan bir teknoloji firmasının sunduğu imkanlarla koskoca bir adayı ele geçiren ve dünyanın başına bela olacak bir örgütü alt etmeye çalışıyoruz.
2001 yılında başlayan seri, bugüne kadar farklı tiplerden çok sayıda oyunla çıktı karşımıza. Son oyunlarında biraz sendelese ve bir de gereksiz yere farklı bir yola sapıp sonra iptal ettikleri bir oyun duyursalar da hala şöyle adamakıllı bir Ghost Recon oyunu bekleyen değerli bir kitlesi var.
Ghost Recon
Seriyi başlatan oyun 2001 yılının sonlarında gelmişti. Farklı sınıflardan askerler seçip 6 kişilik bir tim oluşturuyorduk. Yapay zekâ tarafından yönetilen grup üyelerine verdiğimiz talimatlarla takip edecekleri rotayı belirleyebiliyorduk. Yöneteceğimiz karakterler ortasında geçiş imkânı da sunuluyordu; ister talimatlar veren bir kumandan ister savaş alanındaki bir asker rolüne bürünebiliyoduk. Taktiksel taraftan hayli savlı bir oyundu, en ufak bir yanılgıyı affetmiyordu. Bu istikametiyle oyun dünyasında farklı üretimlere da yol gösterdiğini, ilham kaynağı olduğunu söylemek mümkün. Başarısıyla Ghost Recon markasını da uzun soluklu bir seri haline getirdiği ortada aslında.
Oyunun öyküsünün ise bilhassa altını çizmek lazım. Kıssa 2008’de geçiyordu. Rusya’da halk ayaklanıyor, çok milliyetçiler gücü ele geçiriyor ve Sovyetler Birliği’nin yine kurmak için harekete geçiyorlardı. Atılan birinci adımsa Gürcistan’da ve Baltık ülkelerindeki isyancılara dayanak verip buraları karıştırmaktı. ABD de bu gidişi aksine çevirmek için Ghost takımımızı Gürcistan’a gönderiyor; oyunun finalini ise, Kızıl Meydan’da yapıyorduk.
Tarihin garip bir cilvesi mi dersiniz, Tom Clancy’nin kehanetçiliği mi yoksa diğer türlü mü isimlendirirsiniz bilemiyorum, ancak tam da 2008 yılında Rusya ile Gürcistan ortasında Güney Osetya Savaşı yaşandı ve Gürcistan topraklarının bir kısmı Rusya’nın denetimindeki idarelere geçti.
Ghost Recon: Advanced Warfighter
Nasıl Rainbow Six serisi altında Vegas, iki oyunluk bir alt seri üzere olmuşsa misal şey Ghost Recon: Advanced Warfighter için geçerliydi. Oynanıştaki yeniliklerden birisi Cross-Com sistemiydi; dost birliklere birtakım talimatlar verip sizin birliğinize yardımcı olmalarını sağlayabiliyordunuz. Oyunun stratejik tarafına katkı sunan bir değişiklik olduğunu söylemek mümkün.
Oyunun kıssası 2013 yılında geçiyordu. ABD, Kanada ve Meksika; uyuşturucu ve silah kaçakçılığıyla çaba etmek ve ülkelerinin güvenliğini teminat altına almak için bir paydaşlık kurmaya karar veriyorlar. Mutabakat imzalamak için üç ülkenin liderleri Mexico City’de bir ortaya geldiklerinde, varsayım edilebileceği işler planlandığı üzere gitmiyor, bir darbe gerçekleşiyor, Meksikalı isyancılar mutabakatın imzalanacağı tepeyi basıp Kanada liderini öldürüyorlar. ABD ve Meksika liderleri ise ataktan kurtulup saklanıyorlar.
İşte bir diğer misyon için Mexico City’ye gelmiş olan ve sonrasında kendisini apayrı bir olayın içinde bulan Ghost timimizin misyonu de evvel liderlerin hayatlarını teminat altına almak, sonrasında da bu işin gerisindekileri alt etmek.
Ghost Recon: Advanced Warfighter 2
GRAW 2, oynanışta, içerikte ve görsel istikametten yapılan geliştirmelerle başarılı bir devam oyunu olmayı başarmıştı. Birinci oyunda dost birliklere talimatlar vermek için kullandığımız sistem yeni versiyonu Crosscom 2.0 ile karşımıza çıkıyordu. Birincisindeki sistemin tersine, bu sefer dost ögelerin bütün gördüklerini görebilir hale gelmiştik. Ayrıyeten birtakım ünitelerin hareketini direkt denetim edebiliyorduk. Yapay zekada da gelişim sağlanmıştı.
Oyunun öyküsü, birinci oyunun sonrasında yaşananları anlatıyordu. Meksika’daki isyancılar tam manasıyla etkisiz hale getirilememiş, tersine bu isyan dalgası Latin Amerika ülkelerine de sıçramış, işler Panama Kanalı’nın kapatılmasına kadar varmıştı. Meksika’daki isyan ABD sonlarına kadar uzanınca, bir defa daha olaya müdahale etme vaktimiz geliyordu.
Görevimizde ilerledikçe, karşımızdakilerin planlarının varsayım edilenden çok daha büyük olduğu da açığa çıkıyordu. Bu seferki baş kötümüz Juan de la Barrera, bir yandan Ukrayna’dan nükleer savaş başlıkları ele geçirmiş, bir yandan da Panama Kanalı’nda bir gemiye el koyup buradaki Pakistan füzelerini denetimi altına almıştı. Böylelikle ABD’ye nükleer bir taarruz yapmayı planlamaktaydı. Elbette bu noktadan sonra artık takımımızın vazifesi de bu türlü bir saldırıyı engellemek haline geliyordu.
Ghost Recon: Future Soldier
Future Soldier; multiplayer istikametinde eli kuvvetli bir oyundu, tek kişilik senaryo modu da kötü değildi. Senaryo modunu co-op oynamak da mümkündü ve bir de akın akın düşmanlarla çaba ettiğiniz Guerrilla modu bulunuyordu. Yani uzun lafın kısası, farklı modlarla hitap ettiği kitleyi çeşitlendirmeye çalışan bir oyun olmuştu Future Soldier. Bunun beraberinde getirdiği bir dezavantaj ise, bu vakte kadar seriyi ön plana çıkaran birtakım özelliklerinden, bilhassa de stratejik derinlikten feragat edilmesiydi.
Oyunun öyküsü 2024 yılında geçiyor, isminden de anlaşılabileceği üzere, yakın geleceğin savaş teknolojilerini kullandığımız bir macera sunuyordu bizlere (Herhalde akıllarda en çok yer eden askerlerimizi görünmez kılan optik/adaptif kamuflaj olsa gerek). Silah kaçakçılarına operasyon düzenleyen bir Ghost grubunun bombalı hücum sonucu öldürülmesinin akabinde, Bolivya’dan Zambiya’ya, Nijerya’dan Pakistan’a yol alıyor, en sonunda yeniden çok milliyetçilerin darbeyle idaresi ele geçirdiği Rusya’da bir yandan Ghost takımımızdan hiç de geri kalmayan birliklerle uğraş edip bir yandan da Rusya Başkanı’nı tekrar koltuğuna oturtmaya çalışıyorduk.
Ghost Recon: Wildlands
Geldik tartışmalı bir oyuna, haydi bakalım buradan nasıl çıkacağız 🙂 Oyunun çıkış yaptığı hali çeşitli tenkitlere maruz kalmıştı; oyunun çok doğrusal aktığı, birtakım vazifelerin çok kısa müddette tekrara düştüğü, serinin bir kesimi üzere hissettirmediği, Ghost Recon ruhunu yansıtmadığı üzere tenkitler vardı. Fakat sonrasında güncellemeler, ek paketler derken Wildlands, en başta olması gerektiği üzere bir oyun haline geldi.
Bu oyunun Ghost Recon serisi için kıymeti, Ubisoft’un öteki serilerinde de artık standart olarak uygulamaya koyduğu açık dünya formülüne geçiş yapılan Ghost Recon oyunu olmasıydı. Yapımcılarının söylediği üzere sahiden de büyük bir Bolivya haritası bizleri bekliyordu. Misyonlara çok farklı biçimlerde yaklaşmak mümkündü. Senaryo modunu arkadaşlarınızla oynayabiliyor, bunu yaparken de dilerseniz birebir anda farklı vazifeleri yerine getirebiliyordunuz. Ana kıssanın yanında çok sayıda yan misyon de bizleri bekliyordu. Hal bu türlü olunca Ghost Recon serisi de artık onlarca saat oynanabilen oyunlar kümesine geçiş yapmış oluyordu.
Hikâye kısmına gelirsek; Meksikalı bir uyuşturucu baronu, Bolivya’da ipleri eline geçirmeyi başarmış, ülkeyi dünyanın en büyük uyuşturucu üretim merkezine çevirmişti. Bolivya hükümeti bu kartelle gayret etmek için özel bir birlik kursa da bu ünitenin içinde de kartele çalışanlar olması nedeniyle bir sonuç elde edilememiş, münasebetiyle iş tekrar Ghost birliğimize düşmüştü. Karteli adım adım çökertip en zirve isme ulaştığımızdaysa bizleri 2 farklı son bekliyordu.
